![]() Zahmet edip ve taassuptan kaçınıp, hakkı haykıran yüreklerinizle duygularımı duygularınız yapıp şiirlerimi okumayı külfet saymayıp gözyaşlarıma ortak olduğunuz için teşekkür ediyor uhrevi besteli uzun ömürler diliyorum. Selâm ve duâ ile. KendimeDört kelime anlatıyor Ömer’i Rıza-yı Hak sırtındaki semeri Haşir meydanında giye er o ki Tekbir ile başpehlivan kemeri [Ömer Ekinci Micingirt] ![]()
Ömer Ekinci Micingirt 13 Kasım 1963 tarihinde Sarıkamış’ın Aşağı Micingirt (şimdiki adı İnkaya) köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimi Sarıkamış ve yükseköğrenimi Erzurum’da tamamladı. Şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı.Katıldığı yarışmalarda birincilik dahil çeşitli ödüller alan Micingirt’in yüzlerce şiiri çeşitli yerlerde aktarıldı. Birçok şiir kitapları ve onlarca antoloji şiir kitapları yayınlandı....Değişik dergi ve gazetelerde de yazan Ömer Ekinci Micingirt hemen her konuyu şiirlerinde işlemektedir.Bursa’da bir kamu kurumunda idareci olarak görev yapan şâir ,birçok dernek , kurumla birlikte Türkiye Dil Ve Edebiyat Derneği ve İlesam üyesidir. "Ya Rab beni ismim gibi ş/ad eyle, Hakkı söylet emrinde abad eyle." YAYINLANMIŞ KİTAPLARI ________________________ Siz hiç ay ışığında ağladınız mı Gören Göz Aradım Sonsuzluk Telaşı Hakikatin Gözyaşları Asrın Hissiyatı Tufan Yığıntıları Beyni Zonklatan Beyitler Zülfüyâra Dokunan Sözler Oksimoron Sus Sükûtu Esâs Katre Berzah Tecelligâh Meçhul Senden Sonra Üslûp Zelzele _____________________________ TeselliŞuur körüğünde söz harlıyorum Zihni hakikate yuvarlıyorum Kula kul olmadım budur tesellim İsmime münhasır bendeki durum Ömer Ekinci Micingirt
Girt..................... = Yurt BenBen toprağım mevcudatı taşırım ________________ İsmim Bir güz günü doğdum aylardan kasım Hakkında Ne Dediler -------------------------------------------------------- Yiğitlik simgesi,adı-esası güzel Ömer;aklıma,yüreğime kefil olabiliyorum da sağlığıma kefil olamıyorum,iyice ihtiyarladık artık..Kaç gündür seninle Erzurum\’un bir otelinde üst katta otururken karlı dağları seyrederken karlı bölgelerin bıçak gibi parladığına tanık olmak ne güzel hazlar vermişti bize...Şimdi yine gitmek istiyorum o dualı topraklara tek başıma gidemiyorum. Yüreğimde yetiştirdiğim bir demet fesleğen gibi koklaya koklaya sizi hep yanımda taşırım sevgili Şair Ömer Ekinci Micingirt, Her zaman aklımla gönlüm arsında,hasretle,muhabbetle uyumlu bir görüntü veriyorsunuz ve sürekli en yakınımdasınız...Selamla,sevgiyle,en güzel dualarımla yüreğinizden öpüyor,sizi Allaha emanet ediyorum,sağlıcakla kalın efendim... Bahaettin Karakoç - Şair / Müteffekkir Gören göz arayan adam! Edebiyatta “tecahüli arifane” ya da “tegafüli arifane” diye adlandırılan bir sanat vardır. Bilip de bilmezlikten gelme sanatı. Ömer Ekinci Micingirt kardeşim, daha kitabının isminde bu sanatı kullanmış. Gören göz arıyor ama, aslında toplumun gören gözü kendisidir. Nasıl mı? Yıllardır tanırım, kendisini! Olayları takip eder. Toplumu takip eder. Çoklarının göremediği incelikleri farkeder, bunları mısralara dökerek topluma ulaştırmanın gayretinde olur. Bir yanlışı düzeltmek, bir kötülüğü engellemek, bir insanı yanlıştan kurtarmak, bir iyiliği yaymak, bir haksızlığı önlemek.. Hep bunları yapabilmenin çabası içinde olmuştur. Bu çabası çerçevesinde yıllardır nerede bir şiir etkinliği olsa, şartları zorlayarak oraya gidip bir şeyler yapmaya gayret etmektedir. Akıcı bir üslupla, ekseri ölçülü kafiyeli olarak yazdığı şiirlerin kalitesini anlatacak değilim. Çünkü bizden fersah fersah ileride olması hasebiyle biz ondan bir şeyler öğrenmenin, onu örnek almanın gayretinde olduk. Şiirinin kalitesi konusunda söz söylemeye teeddüp ederiz. Bizim sözümüz onun gayreti, hevesi, kabiliyeti ve samimiyetri konusunda şahit olduğumuz gerçekleri bir iki cümle ile dile getirmekten ibarettir. Dost Ömer Ekinci Micingirt’e şiirsel yolculukta nice böyle güzel eserlere imza atarak toplumumuzun gören gözü olmaya devam etmesi duasıyla saygı ve sevgilerimizi sunarız. Ekrem Şama – Tarihçi Şair Yazar Sürgün Mimoza Hayatın çekici yönü, sürekli doğurgan olmasındadır. Her an kendisini tazeleyen, yenileyen yeni vasıflarla zamanı süsleyen yönleriyle hayat, kendisinin varlığını hissettiriyor. Aslında olan biten her şey, varlığın kudret sahibi olan Allah’ın nazar etmesiyle kendisine ait vasıfların tezahüründe güç ve kudreti, yaratma iradesindeki sürekliliği, tazeliği ve diriliği görmüş oluyoruz. Bedii sanatların doğurganlığı hayatın kendisine benziyor. Hayatla sanat; iç içe, yan yana, çok boyutlu görüntülerle, gerçek sanatkârın varlığını idrake davet ederken, yaratılmışların en belirgin sözcüsü, gözcüsü, üretimcisi olan insanda var olan sanatkârlık vergisinin belirginleşmesine dikkatlerimizi çekiyor. Böylece şiir, edebiyat, musiki, resim gibi üretilmeye yönelik sanat çalışmaları insanların da dikkatlerine arz ediliyor. Şiire, sanat âleminin en yücelik makamı tevdi edilmiştir. Böyle olunca şiirin önemi daha da dikkatli olmayı, dikkatle sözü kullanmayı, mısraları, şiiri yoğururken fazlalıklardan, sıradanlıklardan kurtarmayı da peşinen getirmiş oluyor. Bizim şiirimizin kökleri, gerçek sanatın-sanatkârın menşei olan Kuran merkezli oluşundadır. Kuranının hem lafzi, hem değişmeceli anlamlarındaki güç ve ifade ediliş-yazılış-okunuş ve duyuşların vahyin eşsizliğini ortaya koyar. Bu bize şiirin şiirsel temasını, tarzını da, üslubunu da, sese hükmedişini de, kulaklara inşirah verişini de şairlere-okuyuculara, dinleyicilere göstermiş olur. İşte Ömer Ekinci Micingirt şiiri, kök şiirimizin gövdesinin varlığıyla dallarına, yapraklarına, çiçeklerine meftunluğun tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Hece şiirimiz kolay yazılabilen bir tür olarak gözükse de öyle değildir. Üstünde dikkatle durulması, kelimelerin dikkatle mısralarda dokunmasına, ses uyumlarına, kelime devşirişlerine-seçimlerine daha dikkatli olmak icap eder. Bunun içindir ki Micingirt, hayatta var olan her şeyle ilgilenir, şiirler yazmayı sürdürür. Aruz şiirimizin damarı bir medeniyet damarıdır. Asaletin, kaybolmaması, gücünü sürdürüyor olması ondandır. Güçlü medeniyetlerin güçlü sanatları, edebiyatları ve şiirleri vardır. Şair, kelimelere koşarken kelimelerde şaire koşar. Mesele dile vukufiyettir. Dil işçiliği, şiirin de işçiliğidir. Şiirin doğurganlığı, söylenilenlerin-mısralarda var olan yüklemlerin- ötesini keşfe kapılar aralamasındadır. Şiir yalnızca zahirde kalıyorsa zayıftır. Zahirden beslenecektir, kuşkusuz beslenmelidir de ama şiirin kelimelerine yüklediği anlamlar hem zahiri, hem de ötelere işaret etmelidir. Bizim Türkçemiz buna fazlasıyla imkânlar tanımaktadır. Ömer Ekinci Micingirt’in “Mimoza, Ömür, Toprak, İsmim, Bayrak, Canım Peygamber…” gibi şiirlerinden aldığımız ilhamla kısa bir dokunuş mukabilinde terennümlerde bulunmak içindi bu yazdıklarım. İnsanın başarılı olduğu alan en çok başarmaya meyyal olduğu alandır. Hangi işite daha çok mahirse ona yönelmeli, onun üzerinde mütalaalar yapılmalıdır. Eğer serbest şiirde başarılı olduğunu düşünüyorsa şair, ona yoğunlaşmalıdır. Yok, eğer hecede daha başarılı olduğunu düşünüyorsa heceden asla vaz geçmemelidir. Daha önceleri yazılmış şiirlerin bahçesinden faydalanılmalıdır elbette. Geçmişin dilini, tarzını, üslubunu bilmek bugünü daha anlamlı kılmaktır. Mimoza’dan bir dörtlük; Rengârenksin şelalesin Sen yasemin sen lalesin Çiçek misin yoksa nesin Niyâz eyle dol mimoza Görüldüğü üzre hece, şiire kolaylık sunuyor hissi verse de emek istiyor, şiiri bilmeyi gerektiriyor, şiirle hemhal olmayı, aynıyla ilhamla beslenmeyi bekliyor ve dile vukufiyet gerektiriyor. Micingirt’in hece yolculuğu böylesi bir yolculuktur. Şiirlerini okurken bunları görebiliyorsunuz. Teşbihin yüze yansıyışı her haliyle temas ederken an geliyor renklerde, çiçeklerde, yakarışlarda yankısını buluyor. Aynı şiirin bir sonraki dörtlüğü şöyle; Solukların hanımeli Nergis zambak işlemeli Zarafete ne demeli Gül farz eyle gül mimoza “Gül farz eyle gül mimoza” ifadesiyle gül ile kurulan temasın bir medeniyet algısı oluşturduğunu, ötelerin ötesinden çağıldayan-bunguldayan bir ruha terennümler yüklenildiğini de farz edebiliriz. Salt zahiri, bir anlamla güle benzetilmiş olmasında bile, bir hoşluğun, huzurun ve gül kokulu yârin nefes aldırdığını da düşünebiliriz. Lale ve gül bizim edebiyatımızın-şiirimizin önemli unsurlarındandır. Buna bağlı olarak denilebilir ki, baharı yansıtan bütün çiçekler bizim için gül remzindedir. Şair kuşku yok ki geçmişten geleceğe doğru akmakta olan şiir ırmağından beslendiği kadar şiirini de besliyor. Yine elimi bırakmıyor “Mimoza” şiiri ve şöyle dile geliyor; Anlatamam melalimi Haram etme helâlimi Gece gündüz tut elimi Tut nâz eyle kal mimoza Bu dörtlükte kullanılmış olan dört ana kelime dikkati çekiyor. İlki “melal”, ikincisi “haram”, üçüncüsü “helal” ve dördüncüsü “naz” kelimeleridir. “Melal” kelimesi aslında can sıkıntısı, usanmış adamın durumuna işaret eder. Böyle olsa da şiirde ki asıl anlam Melamiliktir. Melami meşreplik; gösterişten, riyakârlıktan, dünyanın aldatıcı hallerinden, alavere dalaverelerinden uzaklığa götürür bizi. Tasavvufi yolun önemli yapı taşlarından biridir ve çizgisi ehlisünnet çizgisidir. “Haram” ve “Helal” ölçüsü kula ait olan bir ölçü değildir. Yaratıcının kullarına çizdiği ve peygamberleriyle de yol gösterdiği dairenin adıdır helal ve haram. Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını da haram kılma hakkı yoktur yaratılmışların. Ölçü Allah’ın ölçüsüdür. Kuran ve sünnet yolu, sırat yoludur. Sıratımüstakim üzre olmak emredilmiştir. “Naz”, cilve, kendini beğendirme denemeleri olarak karşımıza çıkar. Burada tasavvufi ifadeyle “naz makamına” ulaştırır ki naz hali her müminin yaratıcısıyla arasındaki ünsiyetin terennümüdür. Nazlanan müminin nazlanabilecek bir saflığa, yoğunluğa, erdeme, gönle, ibadete, zikre, yakarışa ulaşmış olması gereklidir. Aksi halde bu nazlanma sevgilide karşılığını bulmaz. Şairin bize çizdiği bu yolculukta bu tür kelimelerle yolları açmakta ve kendi varlık nedeni olan nazlanma makamına doğru tırmandığının da izlerini bırakmaktadır. Aslında şair, bizim yakaladıklarımızı yakalamış mıdır-yakalamamış mıdır, anladıklarımızı kast etmiş midir- etmemiş midir gibi unsurlara takılmadan, bize bıraktığı şiirin yol göstericiliğini önemsediğimizi vurgudan ibarettir. Uzun tahliller yapmaktan ziyade kısa dokunuşlarla ikinci bir şiirinden de söz açıp açtığımız risaleyi kapatalım. Ömer Ekinci Micingirt’in “İsmim” şiiri beni etkileyen şiirlerindendir. Üç dörtlükten oluşan bu şiir, on birli heceyle kaleme alınmıştır. Kelimeler yerli yerinde seçilmiş, şiirin hafızada kalmasına ve bir içimlik demli çayların dile gelişine uygun düşüyor. Bir güz günü doğdum aylardan kasım İbrahim’i soyum, neslimse asım İzah zor derince varsa ihlâsım Adâlet ismimde hakkın izi var Bu dörtlükte de görüldüğü üzre kadim kültürün derinliğine rastlıyoruz ve İbrahim’in milletinden oluşumuzu hatırlatarak adımlar attırıyor. Kasım ayında doğmuş olması yalnızca şiirin rengine işarettir zannımca. “Millete İbrahime Hanife” diye belirlenmiş vahyin hafıza, ruh ve beden elbisemiz olmasıyla son yüzyılda ki İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’da rastladığımız yüce Türk Milletinin “Asım Nesli” olmanın da anlamı büyük. Şair kendisini ve neslini “asım nesli” olarak görmektedir. Bu bir şuur yolculuğudur, bir duruşa, yürüyüşe işaret eder. Bu yolculuğun asıl elbisesi ihlastır. İhlasın götürdüğü sır Kuranın kalbi olan İhlas süresidir. Hem ihlaslı olmak, hem de Kuran ömürlü olmak burada yan yana durmaktadır ve bunu yaparken de adaletin timsali olan Ömer olmaktır özlem. Çünkü Ömer hiddeti adaletin adıdır, adalet ise Hakkın emridir. Şiirin ikinci dörtlüğü; Dört yanım şüheda kefenleri kar Çile bulutları bendeki bahar Ötenin şevkiyle esiyor rüzgâr Estikçe yeşerir şehit sesi var Üzerinde yaşadığımız büyük coğrafyanın her karış toprağında şehitler var. Şehadet özlemiyle ninniler söyleyen annelerimizin bize bıraktığı bu kutlu armağan, her an ölecekmiş gibi yaşıyor olma ödevidir. Şehitler yurdunda yaşamak demek; şehitliğe imrenerek ömür sürmek ve şehadeti arzu etmek demektir. Şehitler yurdundan gelen nefeslerin ebed yurdundan geldiği terennümüyle ruhlarımız genişleyerek, göğüslerimize inşirahlar inerek ve gözyaşlarımızla şehadeti özleriz. Şair şehadetin yurdunda şehitler kervanına eşlik etmek ister. İster ki okuyucuda, aynı duygularla kervana katılsın. Bakara suresinin 154.cü ayeti; “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” Bu ayeti kerime sanki mısraya gelir oturuverir. Sonraki dörtlükte ise; Mâzim pek muhteşem renk verdi ırka Bendeki tutkular Veysel’de hırka Hilâlde buluştuk bilmem kaç fırka Üslûbum hislidir yer yer sitemkâr Yaşadığımız ülke varlığı, maziyle örtüşen, tarihle anlam kazanan ülkedir. Asırlar boyu cihana hükmetmiş ecdadın varlığı, milletimizin de varlığıdır. Değerlerimizin vaz geçilmezliği kadim kültüre-vahye dayanıyor olmasındadır. Dolayısıyla Türk milletinin geçmişte yaşattığı şanlı mücadele yeniden renk vermelidir. Türk ırkının İslam’a hizmet etmesiyle Müslümanların ortak adı haline gelmiş olan Akıncılar, uçsuz bucaksız yeryüzünde atlarını fetihlerden fetihlere sürmüşlerdir. Bu aşk, bu koşu, bu düşünce peygamberi görmeden kokusuna meftun olan, evinin kapısının önüne kadar gidip evde yoksa geri dön diyen annenin sözünü dinleyen Hırka sahibi (Peygamberimizin Hırkasını göndererek ödüllendirmiş olmasıyla) Veysel Garaninin aşkıdır, kokusudur. Görmeden iman etmiş ümmetin Peygambere olan aşkıdır bizim aşkımız. Bütün bunları yaparken hilale meftun olan bir anlayışla yapmaktayız. Yurdumuzun sınırı yok, aşkımızın sınırı yok, duygumuzun sınırı yok, şiirimizin sınırı yok, rüyalarımızın sınırı yok… Şiirimiz bizlere bunları söyler ve öğretir. Ömer Ekinci’de bizlere kadim anlayışın yaşadığına, şiirin her bir mısraıyla şiir medeniyetine dikkatleri çekiyor. Bizler hayatı böyle anlıyor ve böyle yaşıyoruz vesselam. Recep Garip - Şâir- Yazar - Mütefekkir (22.Dönem Adana Milletvekili) 14 Ekim 2016 – İstanbul Değerli arkadaşım Şâir Micingirt\’ in engin gönlünden süzülen damlalar nehir olup akmış "Gören Göz Aradım “isimli şiir kitabında"... Kendisini kutluyor kitaplığımda şimdiden yer ayırdığımı hatırlatıyorum Sibel Üresi - Şâir/Yazar Ömer Ekinci Micingirt ağabeyi okumak - Şiiri hakikât olarak gören, nazla örünmüş niyetlerini dilinin keskinliğine katarak, aşkı tefekkür tezgâhında işleyip hakkı dava eden ve bu uğurda mahsullerini harmanlayan adamdır. - Günümüzde yaşanan buhranları şiirine yansıtırken bile edebi kişiliğini hiçbir zaman bir kenara bırakmadan muhtevayı Rabbinin sanatıyla donatarak, isyan dokunuşlarını sunar gönül tellerimize. Ruhsal açlığımızın zirve yaptığı dünyanın ahirinde bizlere de Mevlevi dervişler gibi dönüp dönüp şiirini tatmak düşer. - O, istikâmet üzre olan, aynı zamanda yüce değerlerimizin tesirli bir savunucusu ve en içli söz sanatkârıdır. - O, bütün ayrılıklarımıza vuslat ordularıyla müdahale eden, sönmüş olan heyecanlarımızı yürek yangınıyla harlayarak bulut bulut göklerimizde taze baharları biriktirdiğimiz sancılı zamanlarımıza gökkuşağı renkleriyle dökülen belki her mısrasında yeni bir Kerbela hüzünleri barındıran şiir ambarıdır. - O şiiriyle şafaktan umutsuz olanların güvenci, - O şiiriyle ateşin yakıcı intizarında vücut direnci, - O şiiriyle sükut makamında bile mecalsizlerin tutunduğu rol yapmayan haktan dilencidir. - Onu içinde ki uğultuların seslerinden sevdaya sevk edilmiş neferlerin yürüyüşünde bulabilirsiniz. - Onu gecelerimizi bölen ezanlarla bir olup şafaklarımızı attıran zorlu direnişin bestelerinden duyabilirsiniz. - Onu kalbimizin kapılarında benliğinden uzak edeple dururken, aşılmaz denen şiirimizin yokuşlarında koşuşturduğunu görebilir ve taşıdığı yüke bir destede sizler koyabilirsiniz. Kısacası Ömer Ekinci Micingirt ağabeyi Yunus Emre’nin yolunda, Erzurumlu Emrah’ın dilinde ve Hünkâr Hacı Bektaşi Veli’nin halinde okuyabilirsiniz. Mehmet Yaşar Genç- Şâir / Yazar Şiirleriyle olduğu kadar alçak gönüllü haliyle, kırk yıllık dostluk samimiyetiyle gönül dünyamızda yer alan değerli temiz bir yürektir Sevgili Ömer Ekinci Micingirt kardeşimiz. Şiirlerinde Anadolu kokan insanımızın tavırlarını, duygularını, içtenliğini bulursunuz, sanki kendi düşüncenizi kalemden kâğıda dökmüşçesine. İşte o yüzden hep sizinledir şiirleri, sizden biridir. Sizi size anlatmaktadır sanki bir bakıma. Güzel bir KALEM, sıcak bir YÜREKTİR’tir duruşu. Yolun açık olsun sevgili Ömer Bey kardeşim. Mürekkebin solmasın ve de kurumasın ... Selâm ve sevgi… Faruk ANBARCIOĞLU - 22.Dönem Bursa Milletvekili / Şâir Nezâket ve saygıyla dostum usta şair Micingirt Bey’in, yüreğini kısaca tüm benliğini şiire adamış, ozan dilinin o canım tadını yakaladığım dizelerinizi okumaktan, şiirlerinin ve o özlü sözlerinin derin manalarında kaybolup gitmekten onur duyduğum gönül insanına ve nice güzel eserlere selam ve saygıyla. Nesrin Sipahi – Sanatçı Türk şiir geleneği, Türk Sanat Tarihi içerisinde en eski, en soylu ve en yoğun işlenen bir sanat dalıdır. Türk edebiyatçıları arasında Şair Ömer Bey, tarih ve inanç vadisinde duygularını en içten, yürekten anlatan; kelimelere ıstırap vermeden değişik anlamlar yükleyerek sanat çizgisine taşıyan önemli bir kalem ustası. Her şiiri yeni doğan bir güneş gibi geceye kavuşuyor; lacivert gökyüzünde yıldız ve mehtap güzelliğine erişiyor... Umuyorum ve inanıyorum ki Micingirt şiirleri okuyucuyla buluştukça gerçek ahengine kavuşacaktır. Mehmet Dağıstanlı - Eğitimci / Yazar Sizi övenin yüzüne bir avuç toprak atın diyor efendimiz. Siz bana bir avuç toprak atın en iyisi, çünkü yine de söylemek istiyorum; siz edepli, vicdanlı, iyi bir adam usta bir şâirsiniz Ömer Ağabey. Mine Yumuşakkaya - Şair Şiirlerinizi okumaya başladıktan sonra huzur doluyorum, çok içten hakikat ve ihlasla nakşediyor kaleminiz. Leyla Yıldırım – Şâir Çok az sayıda bir kaç isim var ki, şiirini ışığın kanatları yapıp, sonsuzluğun türküsünü söyleyip, kutlu bir ufuk çizgisini günümüz şiir göklerine çizmeye çalışmaktalar. İşte bu az sayıda ufuk işçileri, bu nadide çile yoğurucuları; sizler, evet sizler, evet Ömerler, Ekinciler, Micingirtler; iyi ki varsınız... Sizleri okudukça şiirimizin geleceği hakkında içimde yığılı kara bulutlar, parça parça olmakta ve yepyeni bir nur fırtınası yanımı yöremi kaplamaktadır. Endişelerim yok olmakta, yarınlara daha bir güvenle bakmaktayım... Teşekkürler usta... Kalemin hep böyle çağıldaya... Mustafa Ceylan – Şâir / Yazar Micingirt Üstad, İçtenliğin, İnancın; sevgi, hoşgörünün babayiğit duruşudur ve her şiirinde bizden bir ses vardır ..Büyük beğeniyle, haz alarak okuduğum şiirleri, milletimizin sahiplenişiyle yarınlara taşınacaktır, Eserlerini yüreğimle imzalıyorum.. Ozan Sentezi - Şâir Değerli üstadım şiirlerinize rastlayınca hayranlık duydum. Bu milletin sizin gibi değerlere çok ihtiyacı var selametle. Aslı Nur Edem – Eğitimci / Yazar Ömer Ekinci\’yi üç kavramla özetle deseler, derim ki: Milli olmak, kültür sevdası ve marifet. Dizelerden buram buram bu üç husus akıyor. Kültürü aktarmak istiyor bir yandan. Sadece aktarmak değil, yeni ile buluşturmak ve bilinçlendirmek. Bilinçlendirmek sadece zihnin bir faaliyeti değildir, akla kalbin eşlik ettiği adeta bir harman yeri. Muhtevaya odaklandım okurken ve keyf aldım. Prof.Dr Asım Yapıcı - Araştırmacı Şâir Yazar “Ömer Ekinci Micingirt, milli ve manevi değerlere bağlı bir şair olarak akıl, dil ve yürek üçlüsünü bir’ de “birlemiş”, heceye ve serbest şiire, ruh kökünün sonsuz boyutlarını yansıtmaya çalışmıştır. İnanç ve imanını mısralarında bayrak bayrak dalgalandırmıştır. Çok hassas, ince eleyip sık dokuyan bir kelime kuyumcusudur. Şiiri sonsuz ve bitimsiz tutku haline getirmiştir. Dünyanın neresinde bir çocuk ağlasa, onunla ağlayan, hele hele Müslüman Türk dünyasının çektiği sıkıntıları çeken bir çile şairidir. O, ağlayan gözü, işiten kulağı, yanan yüreği memleket sevdasıyla coşan, ardına bakmadan yollara düşen şiir kahramanlarımızdan birisidir. O’nunla dost olmak da güzel…” Mustafa CEYLAN / Şair Yazar Güllük Radyosu Ve Güllük Dergisi İmtiyaz sahibi- ANTALYA Bir kültür sanat sitesinde tanıdım onu ilk. Üslubundaki asalet, anlayışındaki ’doğru’ kaygısı ve şiirlerindeki eşsiz motif ve derinlik beni çarçabuk onun eserlerinin karşı konulmaz sevdalısı yaptı. Evet, çünkü o duygu ve düşüncelerimin sanatkârane bir terennümüydü... İman ve insana dair ne varsa, toplum modellerinin akıl salmaz itişme ve savaşları arasında asliyetini yitirdiği günümüzde bu niteliklere sahip kalem bulmak handise imkansız..Bu yüzden ilahi bir lütuf olduğuna inana gelmişimdir böylesine sanatkar ve sanat eserlerini okudukça... İmanlı yüreklerin onur ve gururudur Ömer Ekinci MİCİNGİRT’ler... Ali HIŞIROĞLU Şair Yazar /Büyük Doğu Gaye Genç Adam Yayınevi-İSTANBUL Yüz yüze tanışma bahtiyarlığına erdiğimde, o güzel mısraların ancak böylesine duyarlı bir insanın yüreğinden dökülebileceğine kanaat getirdim. İbretlerle dolu şiirlerini bundan böyle, kitaplaştırmaksuretiyle bize kalıcı bir armağan olarak sunduğu için hakikatlere ışık tutacak olan, karanlığı aydınlatacağına inandığım usta kalem değerli kardeşim Ömer Ekinci Micingirt beyefendiye saygılarımla. Zerrin Özgür Şair Yazar / PAKİSTAN Muhterem Ömer Ekinci Micingirt beyefendi’nin,hakikatleri dile getiren,gönül dünyasından yansımaları olan bu şiirkitabında, birkaç söz yazmanın sevinciyle….Kendisinin deyimi ile “Vicdanın sesiyse,şiirdir şiir”.Vicdanların kapılarına kilit vurularak,seslerinin boğulduğu bu dönemde,şuurlu insanın tanımı olarak,şair,hakkı dile getirdiği müddetçe yazdığı şiirdir….Ömer Beyefendinin şiirlerini okurken bu sesi duyacaksınız.Bu çalışmanın dünya ve ahireti için hayırlara vesile olmasını diliyor,hesap günü,bu çalışmanın mizanagüzel şahitlik etmesini temenni ediyorum..Saygılarımla Sabiha Ateş Alpat /Araştırmacı Yazar -İZMİT Kâinatın efendisi (S.A.V.) ’Bildiklerimi bilseydiniz çok ağlar azgülerdiniz’ buyuruyor. Sokaklar ağlamayı değilgülmeyi şiar edinmişken; değerli mütefekkir, şair ve muharrir Ömer Ekinci Micingirt Beyefendi ’Siz Hiç Ay Işığında Ağladınız mı? ’ seslenirken şüphesiz bizi bu manaya davet ediyor. Cehennem ini söndürecek tek reçetenin ’ALLAH için bir damla gözyaşı’ olduğu gerçeğini hatırlamış olduk. Bizleri ay ışığında ağlamaya çağıran sesin sahibi hem ay ışığında hem de gecenin karanlığında çok ağlıyor çok... Şiirin gücü her ne kadar işlediği konu ile ilgili gözükse de asıl maharet, şairin şiirine yansıttığı halet-i ruhiye sinde saklıdır. Adeta sahibinin kalp atışlarını ve nefes alıp verişlerini hissettiğimiz bu eşsiz eserler nasıl ortaya çıkabilirdi ki? Ömer Ekinci Micingirt Beyefendi kardeşimiz; vatan, millet ve insanlık sevgisiyle,aşkı ve sanatı, İlahi membasından alarak nurdan kalemiyle bizlere aktarıyor. Rabbim azmini ve gayretini karşılıksız koymasın ve daim etsin, bizleri de nasiplenenlerden eylesin. Aralık-2006 /Erzurum Zernişan Aydoğan Ve Prof.Dr. Mehmet Nuri Aydoğan Şair Öğrt. Üyesi İstemem Yelken açtım yalnızlığa kederden Hüzünlüyüm başka soru istemem Kalp gam yükü belki yazı kaderden Gül kokmayan pembe moru istemem İzzet nerde kelimeler pek arsız Müntesipler ıstırapsız duyarsız Saat bozuk yelkovanlar ayarsız Dudak büken şaşı körü istemem Söz kısaldı ş’ir tat almaz felekten Seyre daldım fısıldar gelecekten Zihnim yorgun geçirildik elekten İsmim haktır tersiz varı istemem Gözyaşlarım tek sermayem tâatim Mecnun gibi vâhta geçti sıhhatim Sarsılıyor bir nefeslik hayatim Şairlikmiş alın geri istemem İstemen ben fakat lâkin amalı Sokağım ben yırtık sırtı yamalı Câmi önü kovalıyor hamalı Sağır vicdan dilsiz sürü istemem Dost bağına pür edeple girilir Tevazuuyla rızasına erilir Riyâ haset gösterişler sorulur Kulluk yeter başka yeri istemem Ömer Ekinci Micingirt İletişim: micingirt@hotmail.com |