YALNIZIM

YALANCI KALABALIKLARDA 
________________________________________________________
.




Vesselam

Issız kalabalıklar içinde yalnızlığın çığlığını yudumluyor musunuz hiç. Asık çehreler taklitçi çokluklar, arkası kesilmeyen ölüm, gasp, hapis, çete, şehit ve emperyalist dört çekerli siyonlar ve hormonlu dindarlıklarımız… Peki bu hodkâm kalabalıklarda ömrün nasıl ışık hızında dibe vurduğunun farkında mısınız?

Ben unutuyorum ara ara kendimi ve savruluyorum adeta lodosa kapılan teneke parçası gibi gürültü çıkara çıkara. Farkında bile değilim muhteşem senfoni ve ihtişamlı orkestranın verdiği nağmeden. Mısralarla haykırıp hüzünleniyorum dörtlüklere yaslanarak; şiirlerimin kaygılı, mısralarımın hakikati haykıran tahammülsüz çırpınışlarıyla…

Dökülüyorum yaprak yaprak düşündükçe gerçek musikiyi, kavruluyorum. Ne bir taş olabiliyorum öksüz çocuklarının sığınacağının temeline; ne de bir damla yaş olabiliyorum merhametin kucağına. Dökülüyorum kelimelerle patır patır. Haksızlıkların verdiği ıstırap, umursamazlıklar, aymazlarlar derin acı veriyor. İkna edemezsiniz, aptalları, zaman hırsızlarını mısralarla haykırışlarla. Yalnızım ve yorgunum.

Şakağıma husumet kaçıyor tezatlar parıltısında. Nereye ve ne zamana dek bu kaypaklıklarda yürümek? İkiyüzlü bir koşturmaca ki; hedef sahte, dava telaffuzları bozuk, secde egzotik… Ya siz, siz neler düşünüyordunuz sâhi, tuzum kuru diyorsanız Allah feraset ve basiret versin.

Sessiz yığınların, kuru kalabalıkların arsızlığını, kalemşorların müşküllü zekâlarını ve Anadolu kokan mert yüreklerin sahipsizliğini, yalnızlığını dert ettiniz mi hiç? İnsan kalabilme çabalarınızı hak namına tebliğ- irşad için mi koşturdunuz mu, yoksa asrın putperestlerine parya mı oldunuz. Tebliğ lisandan ziyade, lisan-ı hâlden beslenir kardeşim. Kur’an ahlâkı bulunmayan tarafgirlikler, kirliktir ve hakikati görmezden gelmek, hakikatte haysiyet fukaralığıdır vesselam.


Yalnızım

Yalnızlık taht kurmuş ufkum kapkara
Ümitsiz değilim ama yalnızım
Dertlerim depreşti yazdım dağlara
Poyrazla katmışım kuma yalnızım

Kayboldu hamiyet öksüz değerler
Vicdan pazarında kasvet yayarlar
Makama rütbeye boyun eğerler
Çıldırıp çıkmışım dama yalnızım

Va’z edenler mevta suskunlar sızım
Din iman pazarda her renkten izim
Yığın arsız kalabalık ıssızım
Çokluklar yığmışım ama yalnızım

Ne çok ıstırap var ne çok hıyanet
Duygu lâtifeler kızıl kıyamet
Cerbezeyle savaş hakkı beyanat
Fetvayı celp ettik mim’e yalnızım

Nesil alev alev sokak çok rahat
Ben suçlu ben güçlü benim kabahat
Ecel kervanımda sayıyor saat
Sabrı yazıyorum muma yalnızım

Siyonizm’i geçtik ribada bazda
Medeniyet ördük âsımız sözde
Bir Mehdi bekleriz yine bu yaz da
Ben ben’i arz ettim bana yalnızım

İnfak secde riya İblisten beter
Namaz tokuşturur namazsız yatar
Hücreler isyanda put katar katar
Sormayın sitemin kime yalnızım

Hâşâ yalnızlığım kullara ana
Sığınınmışım O’na beni duyana
Hüznü yol eyledim ulvi beyana
Şükürle doğarım güne yalnızım

Ömer Ekinci Micingirt
Sar beni sıkıca sar sadık dostum
Çileli davamın dermanı hüzün
Dövündüm yıllarca yaş döktüm sustum
İhlassız duamın gümânı hüzün

Çürüdüm kavruldum sessiz derinden
Ciğerim söküldü sanki yerinden
Sonsuzluk bestesi eser serinden
Bir garip avamın amanı hüzün

Şükür sığınağım gözyaşı pirim
Büyük neticeye kilitlenirim
Hep hayâl ederim ümitlenirim
Sabır çöllerinin imanı hüzün

Havf reca bir salâ bekliyorum yâr
Hüznüm gözyaşlarım tevekkül kahır
Sultanlık o günde o gün nevbahar
Büyük terhislerin zamanı hüzün

O günü bekleyen hesaplarım var
Yumruğu sıkmışım mizâna kadar
Soluk soluğayım ben hep sonbahar
Sahipsiz kervanın harmanı hüzün

Ömer Ekinci Micingirt


__________________________________

Ne Kadar

Ne kadar samimisin 
Ne kadar hazır 
Ne kadar gözlerin nemli 
Ne kadar emânete sadık 
Ne kadar sevginin kaynağına vakıfsın 
Ne kadar gözyaşların yeşerttin 
Ne kadar huzur yudumladın teslimiyet çeşmesinden 

Ne kadar cesaretin var 
Ne kadar korkaksın 
Ne kadar derununda sır birikti 
Ne kadar sırrı fâş ettin, muhâbbet fidelerini kuruttun 
Ne kadar zulanda kin biriktirdin 
Ne kadar aptalsın ne kadar avam 
Ne kadar yol kat ettin, ebedi hüsrana düşünerek 
Ne kadar palyaçolar gibi maske taşıdın 
Ne kadar yârine ve yarına koştun 

Ne Kadar
Ne kadar yalnızsın ne kadar kalabalık 
Ne kadar ıstırabın izleri var alnında 
Ne kadar gönül/vicdan tınını inlettin 
Ne kadar ilhâm deryasında yüzdürüldün 
Ne kadar sükûtu kovaladın arsız sokaklarda 
Ne kadar yürüdün orjinal seherlere 
Ne kadar âşk liyâkat var huy bestelerinde 
Ne kadar yorgun bitkin mahzun Mecnûn divânesin 
Ne kadar yeşil, ne kadar kırmızısın 
Ne kadar başını koydun ümmetin toprağına 

Ne kadar
Ne kadar kulaklarında Gazze’nin çığlıkları 
Ne kadar Mursi ne kadar Sisi oldun kanlı sokaklara
Ne kadar kara iklimin elmas yüzlü çocuklarıyla ağlaştın 
Ne kadar nefes nefese hû çektin inançsızlık şöleninde 
Ne kadar derbeder ne kadar belirsizsin ne kadar renksiz 
Ne kadar sen senle hemdem olup gökkuşağı yüreğini ıslattı 
Ne kadar havf ve recâ işaretleri izleyerek beklenen ufka yürüdün 
Ne kadar gerçeğin musikisine mâtem tutup hissiyatın renklerini aksettirdin 

Ne kadar
Ne kadar nefsin rüzgârında savruldun 
Ne kadar büyük terhisi düşleyip gıpta ettin 
Ne kadar yitirdiklerini bir Fatiha uzunluğunda öptün 
Ne kadar şehit mezarlarında yetim çocukların titrek gözlerine fer oldun 
Ne kadar uyudun ve ne zaman uyanacaksın Micingirt 
Ne kadar ve ne zaman!

Ömer Ekinci Micingirt
___________________________

Yapayalnızım

Üslup asalettir bazen yalnızlık
Zekâ kalp bilmezde bâr vermez çöldür
Mısralar benimle gezen yalnızlık
Yalnızlık ihsana uzanan yoldur

Yapayalnızım ben bu bende huydur
Ter kokmaz her işe tövbeler olsun
Düşünmek terleten yıpratan şeydir
Düşünmem mi hâşâ tövbeler olsun

Kabre gireceğiz sonunda madem
Mimsiz sokaklarda olamam mağrur
Göz nuru gerekir bakışlara nem
Sebeplere koşmak tevbe şifa nur

Tövbe hem zırhımdır hem ok diyorum
Akıl arzu öfke şeytanın atı
Kibir gurur nefret pek çok diyorum
Keşke pişmanlıktır öper fıtratı

İhsan hüzün tövbe fedakârlıktır
Benimki belki de ben"e sataşmak
Sorgulanmayan "ben" riyakârlıktır
Kalabalıklarda gafleti aşmak

Gaflet saltanatı şöhreti şanın
Mahşer sırat cennet ve sonsuz hayat
Saadet-i Ebed ehl-i imanın
Ötesi boş telâş maddeye biat

Tövbeler sırtımda yürürüm yaya
Merak edenlere budur vaziyet
Tek derdim gitmesin izzet ar hayâ
İrfân zekâ ihsan sıdktır meziyet

Ömer Ekinci Micingirt


___________________________

İstemem

Yelken açtım yalnızlığa kederden
Hüzünlüyüm başka soru istemem
Kaygılarım belki yazı kaderden
Gül kokmayan pembe moru istemem

İzzet nerde kelimeler pek arsız
Müntesipler ıstırapsız duyarsız
Saat bozuk yelkovanlar ayarsız
Dudak büken şaşı körü istemem

Söz kısaldı ş’ir tat almaz felekten
Seyre daldım fısıldar gelecekten
Zihnim yorgun geçirildik elekten
İsmim hak der tersiz varı istemem

Kalem taşıyamaz yazamam direk
Ümmet enkaz gibi dayanmaz yürek
Sabır diliyorum boyun eğerek
Ah taşıyan alın teri istemem

Gözyaşlarım tek sermayem tâatim
Mecnun gibi vâhta geçti sıhhatim
Sarsılıyor bir nefeslik hayatim
Şairlikmiş alın geri istemem

İstemen ben fakat lâkin amalı
Sokağım ben yırtık sırtı yamalı
Câmi önü kovalıyor hamalı
Sağır vicdan dilsiz sürü istemem

Dost bağına pür edeple girilir
Tevazuuyla rızasına erilir
Riyâ haset gösterişler sorulur
Kulluk yeter başka yeri istemem

Ömer Ekinci Micingirt
________________________

   İletişim : micingirt@hotmail.com   




Yorumlar - Yorum Yaz