MİCİNGİRT KÖYÜ

 
  
  MCİNGİRT VİDEOLARI TIKLAYINIZ >>>


Bir Zamanlar 
________________
Bir zamanlar hep bir evde daha samimi daha yakın yaşardık. Birlikte oturur nasırlara dokunur höllük tozu ile yürekler ısıtırdık. Tek katlı yere yakın taştan evlerimiz; toprak güveçlerimiz içine bozulmasın diye kışa beş kala kartol doldurduğumuz kuyularımız vardı. Ciritlerimiz at yarışlarımız teneke saksılarımız vardı, anamın toprağa dallara yapraklara dokunan… Organik-hormon sözü lügatimize girmemişti. Tırnaklarımızın arasında toprak kalırdı mikrop barındırmayan semiz toprak. Yapı malzemelerimiz taş toprak kireç kavak çam ve bir de taş ustaları amcalar vardı… Yiğit lakabıyla anılır ya : Kel Halis, Sarı Ömer, Fadime’nin Mehemmed’i ,Züfer dayının Dursun’u ve Yaşar’ı, leventlerin Abubekir’i köyün hamarat taş ustalaraydı. Ölenlerin mekanı cenneti olsun...
 Ha birde mısti dayı vardı boyu enine yakın sevimli çalışkan ve bir o kadarda esprili. Neredeyse tümü yaşamlarını taş örerek ve taş kırarak sürdürürlerdi köyde, taşlar şimşire dönerdi. Sıvacılarımız vardı çamurla samanı karıştırıp sıva yaparlardı odalarımızı; dik Ahmet Ve Memi lakaplı Ahmet Ve Mehmet kardeşler… Davarlarımız vardı yününden kazak örülen, öküzlerimiz taşırdı tezekleri, meşeden odunları, tarladan çifti çubuğu… Şimdi ne öküz var ne de davar köylerimizde. Kel Halis’in sal ile döşediği ahırlarımız vardı, koyun, at eşek tavuk, güvercinlerin bulunduğu. Besi sorun değildi dağlarda yaylarda otlatırdık ve arada ziyankârlıklar, başkalarının çayırları otlatırdık. Muhtar azalar ve köy korucuları ceza keserlerdi. Döverlerdi korucular söyleyemezdik babalarımıza çünkü suçluyduk ve bir dayakta onlardan yemek söz konusu.
Kuzularımız vardı otlattığım ve koruğa gün vurunca emzirmeye getirirdim toptaş'tan çermesu'dan … Anam onlarca iş arasında kuşlukları yüzlerce koyunu sağıp Halis Usta’nın el yordamıyla sacdan yapılan küleğine doldurup bana taşıtırdı… Ben hep kalaylı bakır sitillerde koyduğu süte sabah kapaklanıp kaldırdığı üzerine toz şeker serptiği sütlaçları yerdik. İçemediğimiz süt, tereyağı, çiçil peynir yağlı peynir yoğurt, ayran olurdu. 
Keçileri, koyunları inekleri her sabah nağıra katmak sabahın köründe uyanmak zordu; ama dönüşü muhteşem sabah kahvaltısı göğ peynir tere yağı lavaş ekmek,fetir ve keteyle kahvaltı sofrası günün en iştah açıcı ve sevindiğim kahvaltı anlarıydı .Mevlitlerde cami minaresinden bekçi Hakkı Dayı’ının herkes kaşığını alsın falan adamın düğünü var yemeğe gelsin çığlığı ve benim kaşığı alıp koşanları görünce çaktırmadan kalabalığa karışıp meyveli aşa dalışımı unutamıyorum. Herkes ölü düğün bayram tek yürekti… İşte bunları kaybettikten sonra şimdi anlıyorum ki kültürümüz ve geçmişimizden çok şey yitirdik. 
Hele yazları Şeremet’e tapanlık sakavellik kesmek için iki tekerli öküz arabasıyla yolculuk var ya; tam bir etkinlikti.. Belki lüks taksimiz zengin sofralarımız yoktu ama âsil bazen asi
mağrur ve vakur bir civanmertlik hakimdi köylülerin yüreğinde. Kenan Evren darbe yapınca babamın muhtarlığı seçimsiz uzadı ve anama rahat yoktu…Bizim ev adeta aşevi misafir odası otel, anam da gönüllü aşçısıydı.. 
Gaz lambalarımız vardı 7 numarayı eve 14 numarayı misafir odasına asardık. Gaz litre işi ölçüyle verilirdi çünkü cum baba “benzin vardı ben mi içtim” deyip resti çekmişti… Camışlarımız vardı köylülerin camışlarıyla dövüştürürdük,sonra ayırt etmek ne mümkün.
Yemeklerimizi yer sofrasında, düğünlerimizi büyük ahırlarda Murat Çobanoğlu Şeref Taşlıova Aşık Reyhani Mevlüt İhsani ozanlarımızla taçlandırırdık. Harman zamanı yıldızların altında bir kilim üzerinde olmazsa kuru toprakta hasatı harmanı sahipsiz atlardan inek öküzlerden korumak için yatardık abimle ve kayan yıldızları sayardık berber… Buğday teçleri yastığımız, harmanın önü arkası topraktı. Bu yüzden stres sözcüğünü bilmezdik toprak gibi temiz taş gibi sağlamdı ufkumuz.
Anam sürekli çalışıyor, geziyor yoruluyordu köyün ağır işlerinde... Hasta, tansiyon sözünü hiç duymamıştım ta ki şehre gelene kadar. Şimdi tansiyon kilo şeker her ne hastalık varsa yol arkadaşı oldu anamın…
Nakış işlemeli seccadelerimiz vardı etamin bezinden ..Anam dört oğlunu ve iki kızını tezeklerin samanların içinde hem çalışarak bizi de çalıştırarak pak helal sütüyle beslerdi...Arada bana seni okutmayacağım beraber kartol pişirip ezip yeriz deyince közlerim ateş kesilir küser ve iştah gider sofrayı terk ederdim. Hoş çokta güzel kartol ezmesi yapardı lezzetli baharatlarla tere yağıyla .
Amcalarım vardı çınar gibi ve hepsinin aynı bir hikayesi vardı. .İçlerinde en sosyal olan ve renkli kişiliğile köylülerin sevdiği Behsat amcam beni sever ve gel hele dımbılo derdi ne demekse…Birde H.Hedis Amcam vardı köyde kıt imkanlarla su değirmeni inşa eden,,silah tamiri vs …Köyün Sakıp Ağasıydı..kıtlık zamanlarda buğday un saman satar parası olmayana bir sonraki hasat zamanı getir derdi..Sözü fazla uzatmadan ölen tün köylülere rahmet diliyor şiirlerle sizi baş başa bırakıyorum

Şehitti Osman

Henüz otuzbeşe daha var derken
Yakıldı ağıtlar ısındı sular
Düğünden mâteme şafak sökerken
Yürek yangınları yetim duygular

Aylardan regâip saflar upuzun
Ne varsa terketti gitti sonsuzun
Bize de fâtiha gam keder hüzün 
Beynimi zonklatır gurbet ve mezar

Üç kuzucuk öksüz yan micingirt yan
Tarla ve traktör şehitti Osman
Köyün gözyaşları kaynayan kazan
Bu defa çok ağır çok ağır bahar

Bahardan ziyâde şehit hem bu ya
Küçücük hasbi’si bağırdı duya 
Dediler ses vermez yatmış uykuya
Eve döndü mahzun solgun sitemkâr

Mart - 2018

Ömer Ekinci Micingirt 


Micingirt’e Götürün

Gitmek istiyorum olmaz demeyin 
O gün beni Micingirt’e götürün 
Belki iyi gelir esirgemeyin 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Ekmeği bereket suları serttir 
Kerem gibi yanık ıstırap derttir 
Yiğittir insanı dürüsttür merttir 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Götürün yavrular sorduğu yere 
Kuşluğun koruğa vurduğu yere 
Götürün ömrümün vardığı yere 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Yüküm hep fırtına sözlerim fasıl 
Sonsuzluk koyuna varmaksa asıl 
Nasıl anlatayım bilmem ki nasıl 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Gurbetten sılayı görmek ne güzel 
Ne güzel vuslata varmak ne güzel 
Ruhunu sılada vermek ne güzel 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Halı kilim keçe yürek sanatı 
Öküzü ineği ve rahvan atı 
Toprak bacalara kar saltanatı 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Götürün aklımın erdiği yere 
Anamın tahılı serdiği yere 
Götürün verenin verdiği yere 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Otuz sene oldu köyümden ayrı 
Şiir biriktirdim hüznümden gayri 
Hicran bırakıyor uzaktan seyri
O gün beni Micingirt’e götürün 

Hayali bir mezar bir ümit beyim 
Belki de ordadır ölüm meleğim 
Beyhude bir teklif son bir dileğim 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Maksutçuk İslamsor Saat’ta durun 
Hacıgazı merhum bir selam verin 
Geçin değirmene biraz oturun 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Götürün kundağım sardığı yere 
Babamın elli yıl durduğu yere 
Götürün kalbimin yorduğu yere 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Susuşun çığlığı hecelere bak
Isıtmıyor artık beni bu toprak
Ateşten asfaltlar ben yalınayak
O gün beni Micingirt’e götürün 

Götürün zıgava yıkayın derim 
Harsıntap tenhadır ıssız severim 
Ağbaba’ya rüzgâr olur eserim 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Türkmen’im Türk benim Çerkez Kürt benim
Unutulmuş sevda anayurt benim
Niğbolu Malazgirt Micingirt benim
O gün beni Micingirt’e götürün 

Gözyaşım hasretim baharım kışım
Bağrımın sesidir götür deyişim 
Micingirt’e kaldı gülümseyişim 
O gün beni Micingirt’e götürün 

Ömer Ekinci Micingirt

Gurbette Ölüm 

Şu gurbette ölüm ne kadar acı 
O anki hissiyat dağı çınlatır
Çehremi sarıyor duygu kıskacı
Gâh siyah kuşatır gâh aydınlatır 

Bir garip insancık aşılmaz diyar 
Her taraf sırf tümsek başlar fırtına
Geceye dağılır bendeki efkâr
Dur fani yazılır dağın sırtına

Şimdi zamanı mı söyle be adam 
Geriye dönülmez susmuş besbelli
Gözleri gözümde duymuyor madem
Sıkıca tutayım elimde eli

 Ömer Ekinci Micingirt

 

Unutamadım

Toptaş’a uyanıyorum
soğanlı’nın elleri göğsümde
kar kuşanıyorum 
sıcacık tezek gibi

Moskof kasketini düşürmüş
şehitlerden kaçarken
ve ben kabir başında

Ah fatma kadın
hiç seni unutamadım
birde nene hatunu

Rüyalarım şiir sessizliği
mısralarım anne 
çığlığı…

Ömer Ekinci Micingirt





Yol Boyunca

Gurbet elden ıssız dağın başına 
Kaçar iken yol boyunca ağladım
Düşmüşüm ben virâneler düşüne 
Duçar iken yol boyunca ağladım

Mor tepeler sessizliğe açılır 
Türlü türlü vakitlere geçilir 
Yaş ekilir hüzünlerim biçilir
Biçer iken yol boyunca ağladım

Yağmur bile mutsuzluğa yağıyor
Rüyalarım delik-deşik boğuyor
Gün düşerken yenileri doğuyor
Geçer iken yol boyunca ağladım

Tek tesellim şiirlerim felekten
Özlemlerim geçirilir elekten
Hasret sarar pişirir hep yürekten
Naçar iken yol boyunca ağladım

Ninemi aradım yüzünde peçe
Köy ile mezarlık girmiş iç içe
Cemreler üşütür Micingirt göçe
Göçer iken yol boyunca ağladım

Ömer Ekinci Micingirt



Zigav Ağlamaklı

Rüyalar tekkesinde 
Ot kokan hüzünleri biriktirip 
Hasret tufanına fırlatıyorum 
Yaş eliyorum 

Aradıklarım hiçbir yerde 
Tuş oluyorum 
Meçhule koşuyorum zihnim kan çanağı 
Taşlar garip zigav ağlamaklı 

Harmanı düşünüyorum yağız atları 
Kuzeyin ışıkları geceme esaret 
Köyü meşeliyorum 
Suların şırıltısı sessizliğe vurunca 

Günü düşünüyorum yılmadan 
Sıcak bir cadde duygusunu yitirmiş yığınlarla 
Kehkeşan içinde yazdıkça ürperirken 
Doğunun çocuklarını, cinni mağaraları 
Dünü şişeliyorum 
Kulak kesiliyorum ninemin ninni edebiyatına 

Soğuğu düşünüyorum ağızlara dokunan 
Hamiyetperverliğin renkli keçelerde nakışlarını 
Fırınsız sobalarda fokurdayan banyo kazanlarını 
Yanık sinemanın keşişini 
Dolup boşalıyorum 
Oğuzlardan türküler yanık ağızdan 

Patates yüzlü utangaç küçük çobanları 
Bozuk trenleri yaylaları ormanları 
Sonu köşeliyorum 
Ve gün bitiyor...
 

Ömer Ekinci Micingirt



Ömer’le

Mısra eker Ekinci, satır ıslanmış terle 
Micingirt sağ yanımda, koşuyorum Ömer’le
Pusulamız yâr ise, aşka ihânet niye 
Beni “ben”le yıkadım, ilhâmı köpüklerle 

Ömer Ekinci Micingirt




Micingirt Ben
.
rüyalarda dolaşırım 
solgun ışıklarla her gece 
dolaşırım bucak bucak paslı düşüncelerimle 
Micingirt ben ve uzun saplı bir dirgen 
ıssız ve yorgun harmanlar 
sessiz ve yapayalnız 

renk ölü ses maşat yoruldum
sarsık ve acılıdır hayallerim 
temaşa eder her giden yabancı 
cinni mağaradan aşağı 
kar yüzlü dereleri 

koyu bir sızı sarar zâr zâr bahtsız yürekleri 
ne kadar da fark ettirmesek de 
müthiş bir duygu taş duvarlar
viran olan bir mâzi ve 
öldürülmüş eski evler 
çatılar tutuyor perdeliyor 
nasırlı elleri 
toprak bacaları 

yankılanıyor zigav’ın dere 
akbaba’nın gerdanından 
hüznüm aysbergler gibi 

duygular enkaz 
amcalar yok bir nesil kayıp 
zaman dar dünya geniş 
gece zifiri karanlık 
kümbet ayrı bir hendese 

çocuklar benden kaçıyordu 
şeherli gelmiş şeherli nidâlarıyla 
gel de ağlama 

tıpkı dağılmış bir tesbih misali 
imamesi kayıp 
savrulmuştuk baş döndüren 
zamanın akışında 

sus biçare divane 
diyordum kendi kendime 
mevsimin sonu kimse ses vermiyordu 
bir ara bir ses duyar gibi 
yosun serinliğinde 

bu yerde ilham da yoktu duyguda 
hem yerimi şiir yazmanın şimdi 
hasretin katılığında boğuluyorum 

hele “koruğa güneş vurunca 
kuzuları getir” 
ah işte bu cümle var ya 
derinden sarsıyordu tüm hatırları 

gamda ıslanıyor 
kederde yıkanıyordum 

ne zaman yeni bir bahar 
ne zaman Micingirt 
ne zaman 

Ömer Ekinci Micingirt

babam


Aşağı Micingirt

Şeremet içimde bir aci hüzün 
Selahattin çayırı gobut şorak adalar hani 
Hani Micingirt beni bir gün arayacaktın 
Ne Apponun torunları tanır ne de Selim 
Çok efkârlıyım Micingirt çok 

Soğanlı yaylasında ayran içtin mi arkadaş 
Yalınayak karakış Akbaba’da koyun güttün mü 
Zigavi, Karaköse’nin karlı dağlarını 
Süzdün mü kale’nin üstünden 
Ya tarih kokan mağaralarda kümbette 
Ceneviz’i Saltuk’luyu Osmanlı’yı 

Micingirt suskun Selçuklu’dan beri suskun 
Kalesi kümbeti tarihiyle suskun 
Mezar olacak mı son demime açıp kucağını 
Günbatımı da siz hiç Semih’i Appo’yu 
Hacı emmimi düşündünüz mü 
Kabristanın soğuk kalbinde 

Zigav bir başka akıyormuş Aras’a doğru 
Kanni, Haydarkomi Arabayolu sizden ne haber 
Cengemağara sen ne dersin kartol haşladığım çaynikle 
Şimdi ne Hakkı dayı ne Emihan amca nede tüccar İhsan dayı 

Değirmenler yetim Hacı Fikret yok Hacı Hadis yok 
Ne Bursa’da ararım artık ne de hayal kurarım 
Buluşuruz belki esrarlı melodiyle mezarın öte kıyısında 

Yukarı Micingirt’i düşledim kar ortasında milliye dökülüp 
Topkaya’yı İslamsor’la beraber Altınbulak 
Matem eser yüreğim amcalar yok 
Köylüler yok hasret çile yalnızlık 
Çermesu karataş keklikler ağlez kurunlar 

Hey Micingirt hey koca çınar sen yadigâr 
Sen tarihsin tarih kokan yamaçlarınla 
Özlediğimsin sevdalımsın 
Ve ben başka hasretteyim bambaşka hasret 
Bir diyâr-i vatanda ve çok uzaklarda… 

Ömer Ekinci Micingirt



Micingirt 

Mevsimler başıboş paslı saatler 
Ve derin ıstırap verdi Micingirt 
Aklıma her lahza geliyor yer yer 
Amansız hasrete sardı Micingirt 

Hacı Behzat emmim bahtına küsmüş 
Hanımı dert yükü sararmış susmuş 
Titriyor elleri yorgunluk basmış 
Yürekten bakışıp durdu Micingirt 

Haci Hadis amcam özledim seni 
Ne değirmen kaldı nede kefeni 
Appoyu düşündüm sus dedi fâni 
Bu gurbetlik beni yordu Micingirt 

Babam muhtar oldu hizmete koştu 
Hizmet nimet deyip yollara düştü 
Bursa’ya gelince yandı tutuştu 
Hicrandı ayrılık zordu Micingirt 

Çatlıyor yüreğim ataş köz nârda 
Köylüleri gördüm geçen sahurda 
Duygularım harap düşlerim hurda 
Hasretlik bir devri vurdu Micingirt 

Ömer’in şiiri ozanın sazı 
Ne kışı yaşıyor ne sever yazı 
Oğlu imam olmuş yok Hacı Gazi 
Nerde Hacı Gazi sordu Micingirt 

Sarıkamış ilçem Micingirt köyüm 
Ovalar akrabam mevsimler dayım 
Çok özledim dostlar kınama beyim 
Her dağın bir adı vardı Micingirt 

Amme Hafız amca efsunlu sesi 
Bilal’den yadigâr onun bestesi 
Okur büyülerdi bütün herkesi 
Kalp gözü açıktı nurdu Micingirt 

Bu deli gönlümün son sedasıdır 
Hasreti figanı ve sevdasıdır 
Micingirt vefanın ifadesidir 
Yarama kaplanan kordu Micingirt 

Tarihtir Micingirt tarih kalesi 
Evelik kuşburnu yemlik lalesi 
Bir gece rastladı ayı balası 
Yankısı şafağı yardı Micingirt 

Soğanlı yaylası meşe çıralı 
Şehitler dizili sıra sıralı 
Esker emmim geldi bağrı yaralı 
Yorgun ayrılıklar ördü Micingirt 

Ömer’im anladım bu dünya fâni 
Köylüler toplandı herkes yabani 
Sokaklar ahbaplar tanımaz beni 
Gurbetin gözleri kördü Micingirt 

Ömer Ekinci Micingirt

---------------------------------

Micingirt

Gurbet harında piştim 
Gülmeyin hem deliyim 
Çermesu’da yetiştim 
Gam tüter çıralıyım 

Hasret vakti uyandım 
Biran Micingirt sandım 
Sarsıldım ve dayandım 
Nerdeydim nereliyim 

Meltem esti serinden 
Beste beste derinden 
Korkar oldum yarından 
Aslında yaralıyım 

Köy kokuna kurbanım 
Feda olsun bu canım 
Matem tüter her yanım 
Yas tuttum karalıyım 

Düşündükçe yutkundum 
Yutkundukça yutkundum 
Uzaktan dua sundum 
Yoksam da oralıyım 

Köylülerim haz ettim 
Duygulandım naz ettim 
Ve derdimi arz ettim 
Köyümün moraliyim 

Mezarlar arşa değdi 
Hüzün sesi O ney’di 
Ağladım başın eğdi 
En başta sıralıyım 

Ömer Ekinci Micingirt



Micingirt’te Uyandım


Micingirt’te uyandım
Ve kamet kulağımda

Kimler yok ki yanımda
Tâze temiz dünyamda 
Babama müjde gitti 
Ben ikinci beyitti

Babam sevindi tabi
Bir ben vardım bir abi 
Şükür dedi ya rabbim 
Biraz somurttu abim

Haksız değildi ama 
Pabuç atıldı dama 
Bir yıl sonra doğmuştuk 
İki oğul olmuştuk

Mehmet Taşkın üç olduk 
Fatihle bir kaç olduk 
Ve Melike Emine
Annem oldu nur nine

Gelin dedi evlatlar
Eşref-i nasihatler 
Duamla sizinleyim 
Kalp gözüyle dinleyin

Hak yolunu tutalım 
Yaratana tapalım 
Defter soldan gelmesin 
Şeytan bize gülmesin

Biz dinleriz babayı 
Atayı akrabayı
Çakmak gibi bakıştık 
Hak yolunda anlaştık 
Hedef kutlu ağlaştık

Ve sözümüz söz dedik 
Dere tepe düz dedik 
Baba harçlığı verdi 
Derken kader ayırdı

Çoluk çocuk çoğaldık 
Vatan boyu dağıldık 
Buluşmamız bayramdan
Tâ bayrama değildir
Buna babam kefildir

İki bayram tatil yaz 
Rengârenk niyaz vaaz
Düğün sünnet ve yasta 
Hem Bursa’da hem Kars’ta
Toplanırız pür edep
Buna büyükler sebep

Eski günler yâdlanır 
Bakışlar kanatlanır 
Annemin tatlıları 
Ve ağızlar tatlanır

Bu devran hep sürüyor
Sevinç ârşa yürüyor 
Edep erkan şükür var
Pehlivan bir babam var 
Duâ edip duruyor 
Mevla’m bizi koruyor

İşte dostlar ben buyum 
Babamdan kaldı huyum 
Ben bir hiçim ben neyim 
Biraz balçık ve suyum 
Eğer adam olursam 
Ve haddimi bilirsem 
Halifeyim ben beyim

Bu sırlı imtihanda 
Onurlu imtihanda
Gafletten uyanalım 
Takvaya boyanalım

Buyurdu yüce nebi 
Varlığımın sebebi 
Sürünsün de sürünsün 
Aman Allah’ım aman 
Oyun zordur zor oyun
Reçeteyi okuyun

Dava ağır yol uzun 
Düşündük uzun uzun 
Baba miraca durdu 
O ne müthiş huzurdu 
Celâllendi buyurdu 
Şahlandırın bu yurdu

Sonsuzluk bestesiyle 
Babalık güftesiyle 
Çoluk çomak çoğaldık 
Vatan boyu dağıldık 
Emri haktır ne derim 
Böyle yazmış kaderim

Micingirt’te uyandım
Ve kamet kulağımda

Ömer Ekinci Micingirt





Micingirt’ten Ötürü

Ruhumu fetheyleyen sevda aşkın her türü 
Şiirler sarmaladı Micingirt’ten ötürü 
Yaralı bülbül gibi koş diyardan diyara 
Al beni de rıhtıma toptan hepten götürü 
Şiirler sarmaladı Micingirt’ten ötürü 

Yeşil mavi pembe mor,şifa anı kasvet dert 
Beynimde uğultusu yanık şarkım Micingirt 
Kale kümbet mıhlanmış benzer ulu çınara 
Tarih şahit pek cömert şu Micingirt mertten mert 
Beynimde uğultusu yanık şarkım Micingirt 

Ömer Ekinci Micingirt




Uyan Micingirt

Sahte sâmimiyet renklerimi yer, 
Aklıma hükmedip gel sırtıma bin. 
Zorlu serüveni yazmaksa hüner, 
Yazıyorum işte, avun ve sevin. 

Ensemizde tufan ki inancım tüm, 
Tenhâ vakitlere yaptığım yorum. 
Merhametsiz vehim acı tebessüm, 
Düşündüm kendimce ne bekliyorum. 

Neslin ruhunu gör sokağa bak ta; 
Mantık alev alev ben gibi haydût! 
İzzet ayakaltı, zillet tabakta, 
Bozmuşuz âhengi her bir köşe put. 

Ben benden kaçarım gölgem sağımda, 
İfâdem pek bozuk cürmeder her an. 
Ve aşktan habersiz, aşk dudağımda, 
Korkarım vuslatım bugünden virân. 

Milletçe el ele gelin beraber, 
Bismillâh yazalım hemen her yana. 
Çile bürünelim gözyaşı yer yer, 
Ezelden ebede bütün cihâna. 

Rüya mı benim ki anlat gel hele 
Enkazı anlatmaz derin vaazlar 
Milli bir ruh gerek, darb-ı mesele 
Yobaz der yaftalar gider gammazlar 

Yüreğimle yazdım, biraz acele, 
Geçmişle iç içe çok sözlerim var. 
Uyuma Micingirt, uyan kalk hele; 
Semâvi ülkeye esiyor rüzgâr! 

Ömer Ekinci Micingirt



Köylüler

Nerdeyiz köylüler ne oldu bize 
Ayrılık vurgunu vurdu köylüler 
Derdimden bir buket vereyim size 
Yavrular köyümü sordu köylüler 

Hacı Celal vardı tuğrası hayır 
Çeşmeler akıttı cennetten nehir 
Hacı Gazi köyde keserdi mehir 
Düğünde baş barı kurdu köylüler 

Hacı Ahmet yapmış kışlalarda ün 
Altınları sebil döküldü güğüm 
Dedem Hüsamettin gülmüştü o gün 
Hacı Behsattada vardı köylüler 

Serdar Efendi var köyün üstünde 
Dedem Zeki Sifil baytar aslında 
İbo dayı vardı eli bastonda 
Şeremetti onun yurdu köylüler 

Hırlak Celal nerde gönlü pehlivan 
Yediği ekmekle bir kuru soğan 
Yokluk kaderiydi ekmeği yağan 
Liste yaptım ölüm derdi köyüler 

Hakkı dayı bekçi gördüm sadakat 
Biçerdi çayırı kalmazdı takat 
Kanlıda çobana atmıştı tokat 
Çoban onu yere serdi köylüler 

Mucip Hacı Hedis icattı işi 
Doluydu ambarı kaynardı aşı 
Birde vardı Hacı Ömer onbaşı 
Ölünce mezarı nurdu köylüler 

Semih civan Semih göçtü bırakıp 
Anası kör oldu ağlayıp bakıp 
Köye figan düştü sineler yakıp 
Bize de gurbetlik zordu köylüler 

Kula Memmet hasta bakışı hüzün 
Cinolardan Habib yatalak hazin 
Köylüler çok dertli bir gidin gezin 
Gönlüme gam keder girdi köylüler 

Ölmüş Hasbi Amcam izi silinmez 
Şeremette Mevlüt dayı görünmez 
Ölüm zor gurbette mertçe ölünmez 
Rüyamda mezarım dardı köylüler 

Zevki sefa yoktur ahır zamanda 
Hacı Fikret Ömer aynı mekânda 
Yetimleri ağlar yaşlar sahanda 
İki köye acı verdi köylüler 

Dedem Hacı Sadi ninem Hatice 
Öldüler birçoğu ağlar Netice 
Ne buğdayda tat var ne bakar tece 
Son durak mezarda durdu köylüler 

Cinolar Nadolar Leventler selam 
Baharlar Işıklar hepsi vesselam 
Düğünde ölümde hep birlik olam 
Şeytan nifak sokar gördü köylüler 

Hacı Coşkun muhtar bıraktı izler 
Toplandı ahali yaşlandı gözler 
Köylü helallaştı duaydı sözler 
Peşimizden bakıp durdu köylüler 

İsmail Ekinci taşa yaslandı 
Nazim dayı bakıp yaman hislendi 
Anam helalleşti teyzem seslendi 
Dönüp son kez selam verdi köylüler 

Bu şiir değildir hasret ızdırap 
Görürüm inşallah köyüme varıp 
Mahşerde buluştur günahsız ya Rab 
Gönlüme bir sevinç sardı köylüler 

Köylülerime saygı ve hürmetlerimi sunar ölenlere rahmet kalanlara sıhhat 
ve afiyet dilerim... 

Ömer Ekinci Micingirt




O Şehir

En mutlu günlerim geçmiş dağlarda, 
Şimdi yamaçları mahzun ney sesi. 
Hayat yumağını sardım ard arda, 
Yaklaştım o şehre gördüm herkesi. 

Uyan emmi uyan, uyan kalk hele, 
Semavi ülkenin kalk kucağından. 
Ver elin öpeyim biraz acele, 
Ne zaman ayrıldın ev ocağından? 

Her yatan yolcuyu taşlara sordum, 
Geçmişle iç içe öyle bir gece. 
Bu yeşil armoni yarış diyordum, 
Ne bir yarış vardı nede derece. 

Mecnunun çığlığı geldi derinden, 
Kendimle baş başa içimde tufan… 
Mezara taşınmış evler yerinden, 
Bu hasret boğacak zannettim o an. 

28.10.08 Bursa 

Köyüme gittiğimde herkesi mezarda buldum... 

Ömer Ekinci Micingirt

--------------------------------------------------

O Köy

Ölürsem dermansız sıladan ırak 
Yüzümü çevirin o köye doğru 
Sonsuzluk yolunda olsun son durak 
Özümü çevirin o köye doğru 

Hasret yudumlarım alev ataştan 
Gurbeti yeniden başladım baştan 
Buz gibi gezerim en kara kıştan 
Gezimi çevirin o köye doğru 

Bayramlar yad elde pek fark etmedi 
Yaşım elli oldu yaş kırk etmedi 
Dizim çözülmeden yön çark etmedi 
Dizimi çevirin o köye doğru 

Bendeki sapanlar boşluk sürüyor 
Az mantık çok hüzün kışlık sürüyor 
İçimde bir başka hoşluk sürüyor 
Azımı çevirin o köye doğru 

Gevenliye gömün alın bu cânı 
Neylerim yârensiz bütün cihânı 
Gözlerim yollarda bekler o anı 
Gözümü çevirin o köye doğru 

Sözü tımar ettim mısra kokladım 
Rüya hayal gerçek tek tek yokladım 
Fikri hissi sözü yer yer sakladım 
Sözümü çevirin o köye doğru 

O köy ki Micingirt özlemin tülü 
Bütün heveslerim tasa örgülü 
Sözlerim rengârenk vaazım ölü 
Va’zımı çevirin o köye doğru 

04.10.12 Bursa 

Ömer Ekinci Micingirt



Aras’tan Hazar’a

Çok uzak ve amansız, 
Vardım sılaya vardım. 
Hasret sardı zamansız, 
Döndüm döndüm yalvardım. 

Köyüm hüzün,ben sarsık, 
Hasret güftesiz artık! 
İklim değişir sık sık, 
Güz gibiyim sarardım. 

Hem bir deli biçare, 
Avareden avare. 
Ben Aras’tan Hazar’a, 
Micingirt’ten akardım. 

22.07.09 Bursa 

Ömer Ekinci Micingirt




Ağlez Yazdılar

Hasret dudağında hudutsuz hârım 
Yazdıkça derinden kem söz yazdılar 
Rüyayı kuşattı hüznüm efkârım 
Gece yamacıma Ağlez yazdılar 

Hem dünya oyunsa geldik oyuna 
Çile mevsimine aşkın köyüne 
Uzandım tenhâya boylu boyuna 
Bakıp gözlerime öksüz yazdılar 

Ruhumu tütsüler köyün dumanı 
İhtiyâr söğütü kotan yamanı 
Asfaltta koşarım hasat zamanı 
Mecnun’u unutup gürbüz yazdılar 

Hiçe sürüklenip irkiliyorum 
Sessiz gecelere dökülüyorum 
Bu bendeki közü ben biliyorum 
Ruhum frengili sessiz yazdılar 

Ve bir düş içinde bol ettim azı 
Ağlez’e kalır mı ömrün birazı 
Ömer’in şiiri Kenan’ın sazı 
Gurbet türküsünü bizsiz yazdılar 

07.05.12 Bursa 

Ömer Ekinci Micingirt



Toprak Yığınız 

Mezarım çevirin ot gevenlerden 
Bir ardıç bir söğüt birazda yaprak 
Savurun küllerim merdivenlerden 
Zamana sürüyüp az ağlayarak 

Ölümsüzlük vuslat ayrılık dünden 
Günbegün aklımı aklım öteler 
Kefenim mor olsun koyunyününden 
Helvamı yiyorken pişsin keteler 

Bizim köyde mezar uzun ince sal 
Öldü ne yazık ki yok Halis usta 
Bu şehirde ölüm cin peri masal 
Uhrevi kaygı yok tutulan yasta 

Dağ taş aşk verirdi ruhuma huzur 
Her sabah yeni bir aşktı umutlar 
Kekik kokularım ben buhur buhur 
Tek tek ölüyordu güneş bulutlar 

Hayat bir imtihan ümit korku nur 
İnsan pıhtıları ölümsüz sanki 
Kirli çoklukları hiçime vurur 
Cellat gibi ruhum görün o anki 

İstemem mozaik istemem mermer 
Toprağı yığınız biraz engebe 
Üstünde siz olun altında Ömer 
Cürmümü toplayın verin sebebe 

Ömer Ekinci Micingirt

---------------------------------------

Ekinciler 

Sinem pâre pâre mecnun sılaya 
Bizden size selam var Ekinciler 
Hasretim zıgava kümbet kaleye 
Garip kaldım garip zor Ekinciler 

Duygular harabe yaktı anılar 
Hatça ninem öldü öldü maniler 
Arzuhal eyledim nerde faniler 
Duâ ister duâ nur Ekinciler 

Hacı Hedis yoktur icat düşüne 
Hacı İhsan gelmiş seksen yaşına 
Hacı Behzat çıkmış tandır başına 
Kime bakar kime sor Ekinciler 

Düşündüm düşündüm sıla duyunca 
Dağıldı Ekinci vatan boyunca 
Dönmez çarkım kalbe hasret koyunca 
İçim yanık kavruk hâr Ekinciler 

Ekinci sülale köyüm Micingirt 
Saltuklu diyârı insanları mert 
Araziyi sattık kaldı Şeremet 
Vakıf derim vakıf ver Ekinciler 

Aşiret değiliz aynı sülâle 
Ezelden vurgunuz yıldız hilâle 
Ezân okur babam benzer Bilal’a 
Hakk’a âşık Hakk’a yar Ekinciler 

Tarihte Micingirt olmuş İnkaya 
Ceneviz Selçuklu yazılı kaya 
Sancaklık yapmıştır Saltuklu beye 
Tarih yazar tarih var Ekinciler 

Hiçbir şey sormayın ben hep Ekinci 
Hasret aşk yüreğim azılı sancı 
İffetli insanı yoktur utancı 
Asil yaşar âsil gör Ekinciler

Ömer Ekinci Micingirt

http://www.micingirt.com/?&Fa=1&Id=7822 tıklayıp micingirt köyü görüntüleriniz izleyebilirsiniz..


iletişim: micingirt@hotmail.com  

 
    
                                   

Yorumlar - Yorum Yaz